29 Mart 2012 Perşembe

SAĞLIKLI BESLENMEK İÇİN


Bunları Biliyor musunuz ?

Aramızdan yok denebilecek kadar az sayıda kişi gıda, stres ve kendi metabolizmamızdan kaynaklanan asitlerin tümünü fiziksel olarak vücudundan atma kabiliyetine sahip.

“Alkalileştir ya da Öl”ün yazarı Dr. Theodore Baroody şöyle diyor:
“Sayısız hastalık adı bulunmasının gerçekten önemi yok. Önemli olan hepsinin aynı basit temel nedenden, vücuttaki aşırı asit dokulu atıklardan kaynaklanmasıdır!”

Dr. Ingfreid Hobert, Tıp Doktoru:
“Sağlığınızı geri kazanmak için yan etkileri olan pahalı ilaçlara ihtiyacınız yok… Alkali su vücudunuzu alkalileştirdiği ve etkin bir antioksidan temin ettiği için güçlü uzun vadeli etkilere sahiptir.”

Asit kanı koyulaştırır. Kan, yağlı asitlerin etrafından akarken ciddi sorunlar yaşar. Kılcal damarlar tıkanır ve ölür. Yaşam gücü veren sağlıklı kandan mahrum kalan cilt esnekliğini yitirerek kırışmaya başlar. Yüz gerdirme ve yağ aldırma operasyonları yapılsa bile asit giderilemez ve durmaksızın artmayı sürdürür.

Eğer kanınızın pH’ı en uygun düzey olan pH 7,36’dan pH 7’ye düşerse komaya girer ve ölürsünüz.

Asit oluşturan tüm faktörlerin en büyüğü strestir.

Dr. Susan Lark – "Başarının Kimyası”nın Yazarı:
“Günde dört ila altı bardak alkali su içmek asidi nötralize etmeye yardımcı olacak ve zaman içinde vücudunuzun savunma yeteneğinin yenilenmesine yardımcı olacaktır. Alkali su asit derecesinin arttığı soğuk algınlığı, nezle veya bronşit gibi durumlarda kullanılmalıdır. Alkali su aşırı serbest elektron temin ettiği için vitamin C, vitamin E ve Beta Karoten gibi bir antioksidan işlevi görmektedir. Bu da vücuda kalp hastalıkları, inmeler, bağışıklık sistemi bozuklukları ve bilinen diğer rahatsızlıklara karşı yardımcı olmaktadır.”

“Tersine Yaşlanma”nın yazarı Sang Whang’a göre:
En iyi organik meyve ve sebzeleri yesek bile gıdalarımızın % 97’si yine de asit atığa indirgenen karbon, nitrojen, hidrojen ve oksijenden oluşuyor. Yazar, aşırı asidik durumu yaratan ve erken yaşlanmamıza neden olan şeyin vücudumuza girenler değil, atık olarak vücudumuzda kalanlar olduğunu söylüyor. Asit/alkali dengesi açısından “iyi” ve “kötü” gıdalar arasındaki tek fark “iyi” gıdanın daha az asit atığa ve daha fazla asit nötrleştiren sonuca sahip olmasıdır diyor.

Asidik Bir Vücut İçeriden Yıpranır.
Aşırı asidite vücudun tüm sistemlerini zayıflatır. Aşırı asidite, asiti nötrleştirmek ve güvenle dışarı atmak için vücudu yaşamsal organlardan ve kemiklerden kalsiyum, sodyum, potasyum ve magnezyumu da içeren mineralleri ödünç almaya zorlar. Bunun sonucunda vücut yüksek asiditeye bağlı olarak -yıllarca farkına varılmadan devam edebilecek- ciddi ve uzun süreli bir “yıpranma” ile karşı karşıya kalabilir.

California Üniversitesi’nden asit/alkali araştırmacısı Dr. Lynda Frassetto’ya göre:
Evrimsel bir dönemeci geçmiş durumdayız. Artık asit atıkların üstesinden eskiden olduğu gibi gelmiyoruz.

Dr. William Howard Hay 1933’te tüm hastalıklara vücuttaki asit birikmesinden kaynaklanan “öztoksikasyonun” (veya “kendini zehirlemenin”) neden olduğunu öne sürdüğü “A New Health Era” (Yeni Bir Sağlık Çağı) adlı çığır açan bir kitap yayınladı:
“Asit oluşturan gıdaları çok büyük miktarlarda tüketerek alkalilerimizin çarçur edilmesine göz yumduğumuz oranda sağlığımızı kaybediyoruz. Sayısız dışavurum şekilleri olan bu hastalıkların hepsinin aynı olduğunu söylemek tuhaf görünebilir, fakat durum gerçekten budur.”

Temel bir asit/alkali dengeleme planı olmadığında vücudunuzun her kısmı sağlığı korumak için giderek daha çok çalışır; çünkü her sistem, tüm organlar, akciğerler hatta cilt bile doğru kan pH’ını sürdürmekte rol alır.

Bir kutu Kola pH 2,5 olan asiditesi ile tüm vücudunuzu teyakkuza geçirir. Başka yerde kullanılması gereken kimyasal alkali stokları sisteminize akın eden adrenalini durdurmak için feda edilir. Beklemeyi öğrendiğiniz “uçuş” duygusu, suni bir yükseliş hissi duyan uyuşturucu kullanıcısının uçuşundan hiç de farklı değildir. Vücudunuz “İmdat” çığlıkları atarken, siz korkunun verdiği heyecanının keyfini çıkarırsınız. “Gerçek”te olan budur.

Shiga Üniversitesindeki Japon bilim insanları suyunuzun pH 8,5 veya üzeri olması gerektiğini söylüyor.
Musluğunuza veya soğuk su borunuza takılan bir su iyonizeri suyunuzu klor dahil tüm önemli yabancı maddelerden arındırır ve ardından asit mineralleri ayrıştırıp giderir, sınırsız miktarda arındırılmış ve güçlü bir alkali su akışı sağlar. Kullandığı manyetik süreç birçok önemli yan yararlar sağlar. Su moleküllerinin boyutları büyük ölçüde küçültülür, çok daha büyük hidratif yetenek sunar. Sudaki mineraller eksi yüklenir ve bu sayede çok daha etkili bir biçimde emilir. Aynı zamanda su, bağlı oksijen ve doğanın orijinal antioksidanı olan negatif hidrojenle yüklenir.

Bir bardak Kola’yı nötrleştirmek için 32 bardak nötr pH suya ya da iki bardak alkali iyonize suya ihtiyaç vardır.

Dr. Sherry Rogers:
“Alkali su vücudun asitli atıklardan temizlenmesini sağlar… Yüzlerce kişiye verdiğim tavsiyelerin sonuçlarını titizlikle değerlendirdikten sonra, asitli atık biçimindeki toksitenin dejeneratif hastalıkların başlıca nedeni olduğuna inandım.”

Uzun Süreli Asidite Pas Gibidir.
Dokularımızı yıpratır, 96.000 kilometrelik damar ve atardamarlarımızı kemirir.
Kontrolsüz bırakıldığında, tüm hücre faaliyetlerini ve kalp atışlarımızdan beynimizin sinirsel uyarılarına kadar bütün işlevlerimizi sekteye uğratır. Kısacası, aşırı asit oluşumu hayata müdahale eder ve neredeyse tüm rahatsızlık ve hastalıklara yol açar! Sonunda bizi yaşlandırır... ardından öldürür. Öldüğümüzde, tüm vücudu aside dönüştürüp, yabancı düşman organizmaları partiye davet ederek kutlama yapar!

Dr. Hidemitsu Hayashi – Su Enstitüsü Direktörü, Tokyo;
“Et ve patates, kızarmış yiyecekler, kolalar ve şeker gibi kötü besinler vücutta asit tuzları oluşturur. Kan damarlarının uzağında depolandığı için çoğunlukla bu birikimler onyıllarca vücutta kalabilir. Bu tuzları yavaş ve nazik biçimde vücuttan atan ionize edilmiş alkali su tüketilmesini tavsiye ediyorum.

Kan daima biraz alkalidir (ya da en azından olmalıdır!). Besin öğelerini vücudunuzun her bölmesine taşıyan yegâne sistem olarak kan asidik olamaz. Çürüme ya da bozulmaya ve kötücül organizmaların gelişmesine direnmeyi sürdürecek bir pH değeri aralığında kalması gerekir. Bu nedenle, mikroorganizmaların vücutla birlikte varolduğu veya simbiyotik uyum içinde kaldığı ideal ortam pH 7,365’tir.

Kanın bu değerin altına veya üstüne doğru biraz değişmesine izin verdiğinizde sonuçlar vücudun her bölmesinde hissedilecektir. Asidik ortamda yararlı mikroformlar ölür ve bu ortamın yaşamasını sağladığı saldırgan mikroformlar çoğalmaya, mutasyona uğramaya ve saldırgan, parazitik ve patojenik ajanlar biçimini almaya başlar.

Dr. Frassetto’nun keşfettiği gibi, içimizin asitle kuşatılmasına bağlı olarak seçenek sıkıntısıyla karşılaştığımızda toksik atıkları organlarımızdan ve kalbimizden mümkün olduğunca uzaktaki kalça, göğüs, uyluk ve bel gibi yerlerimizdeki yağ katmanlarına boşaltırız.
Diğer bir teori de şekerin asit olduğu ve şişmanlığa yol açtığıdır, ama bize öğretilen tam olarak bu değildir. Vücut tükettiğimiz aşırı şekerden kendisini korumak zorunda olduğundan yağ üretmekte ve onu bu yağa gömerek bizi şekerden korumaktadır. Dolayısıyla aslında yağın hayatımızı kurtardığı söylenebilir!

Dr. Lynda Frassetto’nun araştırması; vücudumuzun üstesinden gelmek zorunda olduğu büyük miktarda asit atığın, vücudumuzu “stratejik rezervlerini” muhafaza etmek –ve önemli yaşamsal detoks organlarımız olan böbrek ve karaciğeri korumak- için “savaş” tarzında şiddetli bir eyleme geçmeye zorladığını gösteriyor. Yaşlanmakta olan yaklaşık 1.000 denek üzerinde yapılan bu araştırmada, artık asidi böbrek ve karaciğer aracılığıyla dışarı atmak yerine yağlı katmanlarda “depoladığımız” tespit edilmiştir. Asit atıklar aşırı yüklü böbreklerimiz onları atmaya karar verinceye veya yağ katmanlarında depolanıncaya kadar kan ve lenf sistemi aracılığıyla vücutta dolaşmaya devam eder. Kolesterol ve kristalize olmuş ürik asit “ileri bir tarihte” vücuttan atılmak üzere vücutta biriken katı asitlerdir –bu “ileri tarih” asla gelmez.

Yüksek Asit Oluşturan Duygu ve Etkinlikler:
Nefret, Korku, Kıskançlık, Öfke, Stres, Uykusuzluk ve dinlenmeye zaman ayırmamak, Hareketsizlik, Uyuşturucu kullanımı, Sigara içmek, Radyasyona maruz kalmak, televizyon, bilgisayar gibi.

Yüksek Alkali Oluşturan Duygu Durumu ve Etkinlikler:
Huzur, Minnettarlık, Affetmek, Neşe, Gülmek, Olumlu Düşünmek, Dinlenmek, Egzersiz yapmak, Derin nefes almak, Meditasyon yapmak, Nezaket

Alkali Sebzeler
Kuşkonmaz, fermente edilmiş sebzeler, su teresi, pancar, brokoli, brüksel lahanası, lahana, havuç, karnabahar, kereviz, pazı, klorella yosunu, karalahana, hıyar, patlıcan, sarımsak, kıvırcık yapraklı lahana, yerlahanası, marul, mantar, hardal filizi, sap kereviz, karahindiba, yenilebilir çiçekler, soğan, yabani havuç (yüksek glisemik), bezelye, biber, balkabağı, şalgam, deniz bitkileri, yosun, filizler, sakız kabağı, kaba yonca, dıvar arpası, buğday çimi, yabani otlar, yandıranotu, patates (Patates, dışı asitli fakat–özellikle de kabuğuyla fırınlanarak veya buğulanarak yenildiğinde alkali oluşturan bir gıdadır.)

Alkali Doğu Sebzeleri
Beyaz turp, hindiba kökü, shitake mantarı, kombu yosunu, maitake mantarı, reishi mantarı, nori yosunu, salamura kuru erik, wakame yosunu

Alkali Meyveler
Elma, kayısı, avokado, muz (yüksek glisemik), kantalup kavun, kiraz, kuş üzümü, arap hurması/incir, üzüm, greyfurt, misket limonu, şamama kavunu, dutsu meyveler, nektarin, portakal, limon, şeftali, armut, ananas, mandalina, domates, tropik meyveler, karpuz.

Alkali Proteinler
Badem, kestane, keten tohumu, darı, ceviz, kabak çekirdeği, tohum filiz, sakız kabağı tohumu, ay çekirdeği, soya fasulyesi (fermente edilmiş), soya suyu peyniri (fermente edilmiş).

Alkali Tatlandırıcılar & Baharatlar
Tüm otlar, kırmızı biber, kimyon, köri, zencefil, miso, hardal, deniz tuzu, stevia, soya sosu, ksilitol.

Alkali Diğer Besinler
Elma suyu sirkesi, banchi çayı, arı poleni, hindiba çayı, taze meyve suyu, ginseng çayı, yeşil meyve suları, yeşil çay, ot çayı, kombucha, lesitin, granül, probiyotik kültürler, sebze suları.

Asidik Protein
Sığır eti, sazan balığı, tavukgöğsü, deniztarağı, balık, kuzu eti, ıstakoz, dolmalık midye, istiridye, domuz eti, tavşan eti, somon balığı, karides, taraklı midye, ton balığı, hindi, geyik eti, yumurta, peynir altı suyu tozu

Asidik Katı & Sıvı Yağlar
Avokado yağı, kanola yağı, mısır yağı, kenevir tohumu yağı, keten yağı, domuz yağı, zeytinyağı, aspir yağı, susam yağı, ayçiçeği yağı

Asidik Tahıllar
Arpa, kepek (yulaf ve buğday), ekmek, mısır, galeta, un (beyaz buğday unu), kenevir tohumu unu, kamut (yüksek proteinli buğday), yulaf (ezmesi), (tüm) pirinçler, pirinç kekleri, çavdar, kılçıksız buğday, buğday

Asidik Kuruyemişler & Ezmeleri
Brezilya kestanesi, kaju, fıstık, fıstık ezmesi, fındık, tahin, ceviz

Asidik Fasulye & Baklagiller
Börülce, nohut, taze fasulye, barbunya, yeşil mercimek, lima fasulyesi, benekli fasulye, kırmızı barbunya, sütlaç, soya fasulyesi, soya sütü, kuru fasulye

Asidik Süt Ürünleri
Tereyağı, peynir (süzme, inek, koyun, eritme ve keçi), süt, organik süt (pastörize edilmemiş), yoğurt

Asidik İçecekler
Bira, siyah çay, sütlü çikolata, kahve, damıtılmış su, sert içkiler, ters ozmosla arıtılmış su, alkolsüz içecekler, alkollü içkiler, sporcu içecekleri, şarap

Asidik Meyve & Sebzeler
Yaban mersini, konserve veya salamura meyveler, kızılcık, kuş üzümü, erik, kuru erik, mısır, mercimek, zeytin, balkabağı

Asidik Diğer Besinler
Katkı maddeleri, suni tatlandırıcılar, renklendiriciler, damıtılmış sirke, ilaç (Tıbbi ve Psikedelik), lezzetlendiriciler, ot öldürücü ilaçlar, böcek ilaçları, buğday tohumu, kakao ve çikolata.

Kaynak:http://www.iyonizesusistemi.com/index.php/alkali-iyonize.html

Hiç yorum yok: